insanların düşünmesine de engel olan bir eğitim ve medya var. İnsanların düşüncesi yasaklanmış vaziyette. Biz insanların düşünmesinin önünü açmak istiyoruz. Düşünmek, soru sormakla başlar.

Ahmet Altan

13 Şubat 2007 Salı

PKK’nın bülbülleri

Geçtiğimiz günlerde Fransa’da başlayıp Belçika’ya sıçrayan PKK’ya yönelik polisiye operasyonlar, Türkiye’de özellikle Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından “ABD düğmeye bastı ve bastırdı” biçiminde yorumlandı. Bu yorumun doğruluğu, dün Le Parisien Gazetesi’nde yayınlanan müthiş haberle kanıtlanmış bulunuyor: Meğer PKK’nın pek çok üst düzey sorumlusu, resmen polis muhbiriymiş. Başka bir deyişle PKK, “başın kuyruğu ihbar ettiği” bir yılanmış!

Le Parisien’den öğrendiğimize göre, Fransa’da anti-terör polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra mahkemece tutuklanan 14 PKK’lının “çoğu” Fransız gizli istihbarat servisi DST’yle düzenli temas kurduklarını, hatta her ay ortalama bir kez PKK’nın etkinliklerine yönelik “ihbar raporu” verdiklerini açıklayıp, sorguları sırasında “Bizi niye tutukladılar ki?” demeye getirmişler.

Fransız istihbarat örgütü DST’ye PKK’nın Fransa’da nasıl örgütlendiğini, örgütün nasıl ve nerelerden haraç topladığını, hangi yöntemle transfer ettiğini, kimin kim, neyin ne olduğunu bülbül gibi şakıyan muhbirler arasında...

Bir numara, PKK’nın Avrupa’daki kara para kasasının baş muhasebecisi sayılan ve Türkiye’de on beş kişinin katil zanlısı, 38 yaşındaki Nedim Seven’miş.

İki numara ise, yemeyip içmeyip Fransız gizli servislerine ta Belçika’lardan muhbirlik yapan 33 yaşındaki Canan Kurtyılmaz adlı, Türkiye’de terör suikastları zanlısı kadın militan. O da Belçika’da PKK’nın “kelle” yöneticilerinden biri olmak esbabıyla tutuklandı.

Fransız basını, PKK’ya yönelik operasyonlar sırasında “örgüt hücresi” diye basılan Paris’teki bir Kürt kültür merkezinin, cumhurbaşkanı adayı Nicolas Sarkozy’nin seçim bürosuna komşu çıkışına şaşırmış, “İçişleri Bakanı’nın burnu dibinde terör örgütü...” diye dalga geçmişti.

Tutuklu PKK’lıların, savcılığa verdikleri, “Fransız gizli servisleriyle sözlü anlaşmamız vardı. Fransa’da terör eylemine girişmememiz koşuluyla, bizi rahat bırakıyorlardı...” ifadesine bakılırsa, böyle bir adres çakışması da rastlantı olmayabilir. Çünkü Fransa’da kültür mültür, derneklere dernek yeri de devlet tarafından gösterilir ve çoğu “bedelsiz” kiraya verilir!

Kendi kendini ihbar eden PKK, velinimeti Fransız polisinin durup dururken tepesine binmesinden pek müşteki. Tutuklu militanların avukatlığını üstlenen William Bourdon, “Müvekkillerim hem DST (gizli istihbarat örgütü), hem RG (açık istihbarat örgütü) servislerinin denetim ve gözetimindeydiler. Bütün etkinlikleri bu servisler tarafından bilinmesine rağmen, yaptıkları şimdi suç oldu! Demek DST ve RG’nin suç anlayışları siyasal ajandalara göre değişiyor...” diye bir demeç verdi. Biri dış kaynaklı tehlikelere, öteki iç tehlikelere yönelik istihbaratla görevli bu iki örgütten DST, hemen cevapladı: “Çoğu sığınmacı PKK muhbirleriyle düzenli temas halinde olduğumuz doğrudur ve zaten görevimizdir. Ama bizimle temas halinde olmak, bu şahıslara dokunulmazlık sağlamaz. Hiçbir suça göz yummayız. Tam tersine her temasta kendilerini ‘sarı çizgiyi’ aşmamaları konusunda uyarırız...”

Şimdi, işin içine ‘sarı çizgi’ girince ey okur, insanın aklına bizim memleketin ‘sarı çizmeli Memet Ağa’ları, zaten kırmızı çekse de takılmayıp aşılan hazin çizmeleri, pardon çizgileri düşüyor. Ve ister istemez, “elalemin sarı çizgisi ne ola ki, kırmızıya geçmeden bile aşılmıyor?” sorusu kıvrılıyor kafada.

Kuşkusuz Fransız istihbarat örgütleri PKK operasyonuna ABD’nin sinyaliyle başlamış olsa da “muhbirlerini tutuklatmak” gibi bir garipliğe karşılık “çizmenin aşıldığına” yönelik bir gerekçe hazırlamış olmalı.

Sanıyorum bu gerekçe, ya da bahane, PKK’nın el konulan haraç parası banknotlarında rastlanılan eroin ve kokain kalıntıları. Yarın öbür gün, “Uyuşturucu kaçakçılığına bulaştıkları için tutukladık, daha önce yapmıyorlardı, dokunmuyorduk!” derlerse, hiç şaşırmam.

Kıssadan hisse: El desteğiyle devlete girilmez, el kösteğiyle devlet yıkılıp devlet kurulmaz ve hain uşakları hizmet efendileri bile korumaz!

Mine Kirikkanat-Vatan 13.02.2007

Hiç yorum yok: