insanların düşünmesine de engel olan bir eğitim ve medya var. İnsanların düşüncesi yasaklanmış vaziyette. Biz insanların düşünmesinin önünü açmak istiyoruz. Düşünmek, soru sormakla başlar.

Ahmet Altan

19 Şubat 2007 Pazartesi

Sünni-Şii barışı için eğitici girişimler yapılmalı

MAZİN HAMMAD - ALWATAN


Bir münazaraya benziyordu ancak tam olarak değil... Ortak bir açıklamayı da andırıyordu ancak tartışma baskındı. Her halükârda, biri Sünnileri diğeri Şiileri temsil eden iki İslam âliminin televizyon buluşması, en azından Irak'ta inkârı mümkün olmayan mezhep savaşının karanlığından çok daha iyiydi...

El Cezire'nin Sünni Yusuf el Karadavi'yle Şii Haşimi Rafsancani'yi buluşturması önemli bir girişimdi; uzun bir kitabın önsözünü andıran bu buluşmayla yetinilmemesini, bu tür faydalı görüşmelerin, 'Şiiler ve Sünniler' veya 'mezhepler diyaloğu' gibi başlıklar altında haftalık programlar veya forumlarla gerçekleştirilmesini umuyoruz. Bu tür aydınlatıcı programlar insanlara bilmedikleri gerçekleri gösterir, camilerle türbelere kadar ulaşan ve ateşi körüklemek isteyen üçüncü tarafların ürünü olduğunu bilmedikleri fikirlerin silinmesine yardım eder. Rafsancani'yle Kardavi arasındaki doğrudan diyalogda ifade edilen en önemli cümle şuydu: "İslam mezhepler üstünde tutulmalı." El Cezire'nin Genel Yayın Yönetmeni Ahmed Eş Şeyh'in sunduğu dört temel konunun, yani, Şiilerin Sahabe'ye yönelik tutumları, mezhepler arası 'misyonerlik', iki mezhepten azınlıkların hakları ve Irak'taki mezhep savaşı, Şiilerle Sünniler arasındaki kin dolu sayfaların ele alınıp çözülmesi yönünde televizyon kanallarını cesaretlendirmeli; ekranlardan, haftalık veya aylık bazda Irak'taki iç savaşla mücadele kararı alınmalı.

Anlaşmazlık konuları epey fazla; bunları Karadavi'yle Rafsancani arasındaki diyalogda da gördük. Bir kısmı Sahabelere sövülmesiyle ilgiliydi. Rafsancani, Şiilerin namaza onları anarak başladıklarını söyledi. 'Takiye' de bir başka tartışma konusuydu. Yanıt, bu ifadenin Kuran'dan alındığı yöndeydi. Karşı yanıtsa, takiyenin Müslüman olmayanlarla mücadelede kullanılması gerektiği yönündeydi.

Rafsancani Siyonistler ve Amerikalılara koz vermemek için bazı konulara girmeyi reddetti. İran'daki Sünni azınlık ve Karadavi'nin bazı İslam ülkelerinde yürütüldüğünü belirttiği Şiileştirme çalışmaları bu konulardan ikisi... Belirli hassasiyetler nedeniyle daha baştan bazı anlaşmazlıkların derinliklerine inmemek anlayışla karşılanabilir; ancak, Sünni ve Şii sembollerden söz edilmesine ve yöneticiler arasındaki diyaloğa sınır getirmemek Irak'taki mezhepçi patlamaya karşı en önemli kalkandır.

Farklı düşünce önemli değil, Tanrı'ları bir

Rafsancani, Irak'taki ABD-Britanya savaşının başlarında düzenlenen Muhammed Bakır el Hekim suikastine işaret ederek, Irak'taki mezhep savaşını kimin başlattığını sordu. Sünniler de bu savaşı kimin başlattığını sorabilir.

Sünni-Şii diyaloğu girişimini iki yıl önce Şeyh Karadavi ve Şeyh Teshiri başlatmıştı, ancak ilerleme kaydedilememişti. Yeni girişimin, yılların sarsıntılarının getirdiği birçok yıkıma rağmen kenara itilmemesi gerek. Rafsancani ve Karadavi'nin dolaylı 'ortak bildiri'si, ümmetin birliğinin sağlanması, ayrılıkların ve iç savaşın sona erdirilmesi çağrısı yapıyor, ümmetin zayıflatılması amacıyla kurulan tuzakların bilincine varılması üzerine yoğunlaşıyor. Öte yandan, kaynağını kimsenin bilmediği ve bir kısmı Şiilerin Sünni kanını helal saydığını iddia eden kitapların veya düşüncelerin de zihinlerden çıkarılması gerek. Sünniler ve Şiiler diledikleri konularda farklı düşünebilir. Çünkü Tanrı'ları, Kuran'ları ve peygamberleri birdir. Ortak temellerse geniş ve köklü. (Katar gazetesi Vatan, 16 Şubat 2007)

Hiç yorum yok: