insanların düşünmesine de engel olan bir eğitim ve medya var. İnsanların düşüncesi yasaklanmış vaziyette. Biz insanların düşünmesinin önünü açmak istiyoruz. Düşünmek, soru sormakla başlar.

Ahmet Altan

16 Şubat 2007 Cuma

Ustalıkla başarmış bir ülke var: Türkiye...
HAARETZ GAZETESI - ISRAIL - Pierre Besnainou

Avrupa Musevi Kongresi Başkanı Pierre Besnainou, 15 Şubat’ta Haaretz Gazetesi’nde yaptığı analiz yazısında, Türkiye’ye dikkat çekerek, Başbakan Erdoğan’ı İslam dünyasının sözcüsü olması gerektiğini yazdı. Besnainou’nun makalesi şöyle


* İslam dünyası yaklaşık yarım yüzyıldır, kendisini birleştirecek bazı girişimlere tanık oldu: Bağımsızlıklarla birlikte ortaya çıkan milliyetçilik; Kaddafi, Nasır ve Saddam Hüseyin’in pan-Arap ideolojileri; ve daha yakın bir geçmişte de El Kaide’nin model oluşturduğu İslamcı radikalizmin Sünni versiyonu ya da başında İran’ın bulunduğu Şii kanadı gibi... Birleşik bir Arap-Müslüman dünyası hayali, hiç fark ettirmeden ’birleşik İslam dünyası ütopyasına’ dönüştü. Bugün bu birliği temsil ettiğini söyleyen kişi ise, İslam içindeki azınlık mezhebi Şiiler’den olmasına rağmen, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’dır.

* İran lideri başta ABD ve İsrail olmak üzere, Batı dünyasına karşı şimdiye kadar görülmemiş bir şiddet politikası sergiliyor. Bu savaş dili, Ortadoğu’da bir Şii hilali oluşturulmasından endişe eden ılımlı rejimlere sahip İslam ülkeleri tarafından bile tehditkar olarak algılanıyor.

* Bununla birlikte, hemen İran sınırında, yani Batı ve Doğu’nun kesişme noktası olan bölgede, gelenek ve modernliği dengeli bir biçimde sağlamayı ustalıkla başarmış bir ülke var: Türkiye...

* Türk toplumu, fikir ve inanç özgürlüğü, laiklik ve demokrasi gibi Batı değerlerine geçiş yapmayı başarmış görünüyor. Bu ülke, İslam’ın demokrasiyle uyuşmadığı yönündeki bütün teorileri çürütüyor. Diğer taraftan da, kendi Müslüman kültürünü net bir şekilde teyit ederken, Batı demokrasileri gibi, haklar üzerine dayalı rejimini koruyor.

* Müslüman toplumların açıklık düzeyini görmek için ayrıca, bu hükümetlerin Amerika ve İsrail ile olan ilişkilerine bakmak gerekiyor.

* Türkiye 1949 yılında İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke oldu. Türkiye son birkaç yıldır İsrail dış politikasının en önemli stratejik ortaklarından biri. Anadolu’nun İsrailliler için çok popüler bir tatil diyarı olduğu gerçeğine değinmiyorum bile...

* Bazı çevreler, İslami harekete yakın AKP’nin nin iktidara yükselişinin bu ortaklığı bozacağına inanıyordu. Ancak durum bunun tam tersi... Erdoğan, Başbakan olalı 4 yıl geçti ve İsrail - Türk ittifakı hala çok canlı diyebiliriz. Gerçekten de ifadeler ve tonlama bazen değişse bile, Türk politikasında büyük bir değişiklik olmadı. 2005 yılında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ikili ilişkileri güçlendirmek amacıyla İsrail’i ziyaret etti; Türkiye’nin İsrail’le olan dostluğunu hatırlatırcasına, birkaç ay sonra da Başbakan Erdoğan ziyarete geldi. Ben de Ankara’ya kısa bir süre önce yaptığım ziyarette Başbakan Erdoğan’a, kendisinin Ortadoğu’da lider rolü oynayabileceğine yönelik inancımı ifade ettim. Körfez monarşilerinden Orta ve Doğu Asya’ya, Hamaslı İslamcılardan ılımlı Filistinlilere kadar bütün Müslüman dünyasında saygı gören Türkiye, ABD ve İsrail ile de güçlü ve sadık bir ilişki yürütüyor. Böylece Türkiye bölgedeki bütün nüfuzlu katılımcılarla etkileşime girme meşruiyetini kazanmış oluyor.

* Bu konumu, zararlı bir nüfuza sahip İran’ın yerine, bölgesel liderlikte Türkiye’yi doğal bir tercih haline getiriyor. Bu analize katılan Başbakan Erdoğan hiç koşku yok ki Filistin ile İsrail arasında yakınlaşma kurulması için çaba harcamayı da arzu etmektedir. Bu dostane tavrı gözönüne alıp, Türkiye’nin barış sürecinde oynayacağı rolü açık fikirlilikle değerlendirmek şimdi bize düşüyor. Bu, da sonuç olarak Ahmedinecad’ın önemli oranda zayıflamasını sağlayabilir.

* Bu nedenle Başbakan Ehud Olmert’in Ankara ziyareti önem taşıyor ve yine bu nedenle AB Türkiye’den uzaklaşmamalı. Umarız ki Nobel Barış Ödülü, İslam dünyası içinde nefret ve dargınlıkları durdurmayı başarıp, uzun zamandır şiddet karanlığına gömülmüş bir bölgeye ışık ve barış getirecek kişiye verilir.

Besnainou kimdir?
Tunus doğumlu Fransız vatandaşı Pierre Besnainou (52), aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 36 Avrupa ülkesindeki Yahudi toplumlarını aynı çatı altında toplayan Paris merkezli Avrupa Musevi Kongresi’nin başkanlığını yürütüyor. Evli ve 3 çocuk babası olan ünlü işadamı Besnainou geçen yıl da Birleşik Yahudi Refahı Fonu Başkanlığı’na seçilmişti.

Hiç yorum yok: