insanların düşünmesine de engel olan bir eğitim ve medya var. İnsanların düşüncesi yasaklanmış vaziyette. Biz insanların düşünmesinin önünü açmak istiyoruz. Düşünmek, soru sormakla başlar.

Ahmet Altan

24 Kasım 2007 Cumartesi

Fırsat kaçıran bir DTP'mi?

Anayasa Mahkemesi'nin DTP'nin kapatılması talebini görüşeceğini açıklaması, toplumun yeni gelişmeler beklediği bir sırada eski tartışmayı yeniden başlattı. DTP'nin kapatılması, öncelikle PKK çizgisinde siyaset yapan Kürtçü grupları, tamamen şeklî yeni bir parti kurmaya itecektir. Şeklî olması, Anayasamızın niteliğinden kaynaklanmaktadır.
Ülkenin bölünmezliğine yemin etmek zorunda kaldıktan sonta Türkiye'de federasyon istemenin anlamı budur. İfade özgürlüğü ve 'kürsü dokunulmazlığı' adına bunda tek başına bir sorun olmadığını söyleyenler olacaktır; bu da doğaldır. Doğal olmayan ise bu talebin, silahlı eylemleri toptan reddetmeyen, federasyon ve ötesindeki amaçlarla silahlı eylemlerini kınamaktan açıkça kaçınan bir grup tarafından dile getirilmesidir. Bunun uluslarasası hukuk ve siyasetteki karşılığı şiddeti meşrulaştırmak, özendirmektir ve ifade özgürlüğünün bittiği sınırdır.
Bu giriş bizi tartışmalardaki tarafları üçe ayırdığımız yere getiriyor.


Birinci taraf, partilerin kapatılmasını reddeden, yanlış sayanlar. Bu bakış da kendi içinde ikiye ayrılıyor. Birinci grupta DTP'nin kapatılmasını çözüm saymayan, aynı çizginin yeni bir partide devam edeceğini, dolayısıyla Kürt sorununun köklerine inecek siyasi, sosyal adımların atılmasını isteyenler var. İkinci gruptaysa, Türkiye'nin ne parti kapatma, ne de sınır ötesi harekât dahil askeri önlemlerle asla başarı sağlayamayacağını düşünen ve teslimiyetçiliğe yakın karamsarlıkta duranlar var.

İkinci taraf, DTP'nin kendisini Anayasa'nın üzerinde görme hakkı olmadığı, diğer partilere göre bir ayrıcalık talep edemeyeceğini düşünenler. Bu bakışa göre, DTP'den sonra bir başka partinin Kürtçülük bayrağını taşıyacağı gerçeği, DTP'ye karşı anayasal sürecin işletilmesini etkilememeli. Kendisine çekidüzen vermesi gereken bir taraf varsa, bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Türk hukuk sistemi değil, DTP ve o çizgide olanlardır.

Üçüncü taraf, bu süreci ve tartışmaları muhtemelen ellerini ovuşturarak izleyen PKK ve o çizgide olanlar. Eğer PKK'nın son saldırı dalgasının 22 Temmuz seçiminde AK Parti'nin Kürt kökenli seçmenden DTP'den fazla oy aldığı gerçeğiyle ilişkilendiriyorsak, PKK'nın Meclis'te DTP'nin varlığını neden rahatsız edici bulduğunu da anlayabiliriz. Kapatılmış, hapsedilmiş bir DTP'nin PKK'ya sağlayacağı propaganda malzemesi, Meclis'te neticede siyasi tartışmalara giren bir DTP'den fazla olabilir.
Son gelişmeler, daha önce Meclis'te bir fırsat olarak görülen DTP'yi hızla savurdu. Bir ay önce AB büyükelçilerinin PKK ile araya mesafe koymasını istediği DTP, bu mesafeyi hızla kaldırdı. DTP'nin, PKK'nın iradesini temsil ettiğinden, ona göre hareket ettiğinden kuşku duyan pek az kişi var. Ancak tersinin doğruluğundan kuşku duyan çok kişi var. Yani DTP, PKK'nın her sözünü ciddiye alıp, o yönde davranıyor ama, PKK'nın DTP'nin sözlerini ciddiye aldığına dair hiç bir işaret yok. Bu da DTP'yi ciddi bir 'cephe' partisi olmaktan çıkarıp, bir tür korkuluk durumuna indiriyor.
Öte yandan DTP'nin böyle savrulmasıyla kaçırılan (eğer kaçırıldığına inanılıyorsa) fırsatlar kadar, DTP'nin merkezden dışa doğru çekilmesine içeriden iterek destek olma yoluyla kaçırılan fırsatlar da var. Sonuçta, DTP'nin siyasetin dışına itilmesi, gün gelip ihtiyaç duyulabilecek bazı kapıları da kapatıyor. İyi komutanların, çatışmanın ortasında dahi düşmanıyla iletişimi açık tutabilenler olduğu hep söylenir.
Eğer gerçekten PKK yangını söndükten sonra Kürt sorunu evinde tamirata başlanması yönünde karar varsa, geriye izlenecek iki kademeli bir yöntem kalıyor: 1- PKK çizgisindekilerle diyalog imkânı kalmadığından hareketle, Meclis'ten bir dizi köklü reform geçirmek, 2- Aracıyı aradan çıkarıp doğrudan halkla temas kurmak. Bunun günümüz Türkiye'sinde iki uzmanı var: AK Parti ve TSK. Yerel seçimler önümüzde.
İlginç gelişmeler olabilir. Şu 'kapsamlı paket' açıklansa da içinde ne var öğrensek.

Murat Yetkin - Radikal

Hiç yorum yok: